İSLAM İNANCINA GÖRE TEVRAT

image_pdfimage_print

İSLAM İNANCINA GÖRE TEVRAT

İslam inancına göre Tevrat (Tora), Hz. Musa’ya indirilmiş ilahi bir kitaptır. Ancak İslam alimleri, İncil’de olduğu gibi, mevcut Tevrat nüshalarının da (Ahd-i Atik/Eski Ahit) zamanla tahrif edildiğini, içine insan sözünün, tarihsel yorumların ve mitolojik unsurların karıştığını ifade ederler.
İslam alimlerinin (Mütekellimîn ve Müfessirîn) tesbitlerine göre; mevcut Tevrat’ta yer alan ve İslam’ın esasıyla, akılla, ilimle ve zamanla çatışan temel hususlar şunlardır:

1. İnanç (İtikad) Konusundaki Çatışmalar: Allah Tasavvuru
Mevcut Tevrat’taki en büyük problem, Yaratıcı’nın sıfatları konusundadır. İslam’daki “Tenzih” (Allah’ı noksanlıklardan uzak tutma) ilkesi ile Tevrat’taki anlatımlar taban tabana zıttır.
* İnsan Biçimli Tanrı (Antropomorfizm/Teşbih):
* Çatışma: Tevrat’ın Tekvin (Yaratılış) bölümünde, Allah’ın (haşa) Hz. Yakup ile sabaha kadar güreştiği ve Yakup’un Tanrı’yı yendiği anlatılır (Tekvin, 32:24-30). Yine Allah’ın yorulduğu ve 7. gün dinlendiği (Tekvin, 2:2), pişman olduğu veya üzüldüğü gibi insani zayıflıklar atfedilir.
* İslam Alimlerinin Cevabı: Aklen ve naklen, sonsuz Kudret sahibi olan Yaratıcı yorulmaz, güreşmez ve mağlup olmaz. İslam alimleri bu ifadeleri “Teşbih ve Tecsim” (Allah’ı cisme benzetme) sapkınlığı olarak niteler. Kur’an, “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur” (Şura, 11) ve “O’nu ne bir uyuklama tutar ne de uyku” (Bakara, 255) ayetleriyle bu yanılmaları tashih eder.
* Hz. Harun ve Altın Buzağı:
* Çatışma: Tevrat’ta, Hz. Musa Tur Dağı’ndayken, kardeşi ve peygamber olan Hz. Harun’un İsrailoğullarına altından bir buzağı yapıp taptırdığı iddia edilir (Çıkış, 32:1-6).
* İslam Alimlerinin Cevabı: İslam’da peygamberler “Masum”dur (günahsızdır) ve asla şirk koşmazlar. Bir peygamberin put yapması aklen imkansızdır. Kur’an (Taha Suresi), buzağıyı yapanın “Samiri” adında bir münafık olduğunu, Hz. Harun’un ise buna şiddetle karşı çıktığını haber vererek Hz. Harun’un ismetini (masumiyetini) isbat eder.

2. Peygamberlik ve Ahlak Konusundaki Çatışmalar
Tevrat’ta peygamberlere isnat edilen ve genel ahlakla, faziletle ve peygamberlik vakarıyla asla bağdaşmayan iftiralar mevcuttur.
* Hz. Lut (a.s.) Hakkındaki İftira:
* Çatışma: Tevrat’ta (Tekvin, 19:30-38), Hz. Lut’un (haşa) sarhoş olup kendi öz kızlarıyla zina ettiği ve bu ensest ilişkiden nesillerin türediği iddia edilir.
* İslam Alimlerinin Cevabı: Bu, bir peygambere atılabilecek en korkunç iftiradır. İslam alimleri, bu hikayelerin Yahudilerin komşu kabileleri (Moavlılar ve Ammonlular) aşağılamak için uydurduğu siyasi mitler olduğunu belirtir. Kur’an, Hz. Lut’u “Alemlere üstün kılınan” tertemiz bir peygamber olarak tasvir eder.
* Hz. Süleyman ve Putperestlik:
* Çatışma: Tevrat’ta Hz. Süleyman’ın yaşlılığında hanımlarının etkisiyle putlara taptığı ve imansız gittiği iddia edilir (1. Krallar, 11:4).
* İslam Alimlerinin Cevabı: Kur’an bu iftirayı, “Süleyman kâfir olmadı (büyü yapmadı), fakat şeytanlar kâfir oldu” (Bakara, 102) ayetiyle reddeder. İslam’a göre Süleyman (a.s.) muhteşem bir melik-peygamberdir ve tevhid üzere vefat etmiştir.
* Hz. Davud ve Zina İddiası:
* Çatışma: Tevrat’ta (2. Samuel, 11), Hz. Davud’un komutanının karısı Batşeba ile zina ettiği, sonra kadının kocasını öldürttüğü anlatılır.
* İslam Alimlerinin Cevabı: İslam alimleri bu kıssayı reddeder. Hz. Davud büyük bir peygamber ve adalet timsalidir. Kur’an’daki (Sad Suresi) “iki davacı” kıssası, Hz. Davud’un bir zellesine (küçük hata) işaret etse de, bu asla zina veya cinayet değildir.

3. Hüküm ve Amel Konusundaki Çatışmalar (Hukuki Çifte Standart)
Tevrat’ın hükümleri, cihan şümul (evrensel) adalet ilkeleriyle değil, ırka dayalı bir hukukla şekillenmiştir.
* Faiz (Riba) Meselesi:
* Çatışma: Tevrat’ta faiz, Yahudinin Yahudiye vermesi yasaklanmış, ancak Yahudi olmayana (Gentile) faizle borç vermek serbest bırakılmıştır. “Yabancıya faizle ödünç verebilirsin, ama kardeşine vermeyeceksin” (Tesniye, 23:20).
* İslam Alimlerinin Cevabı: Bu hüküm, evrensel ahlaka ve adalete aykırıdır. Kötü olan bir fiil (sömürü), herkese karşı kötüdür. İslam’da faiz mutlak olarak haramdır; Müslümana da, gayrimüslime de zulmetmek yasaktır. Bu çifte standart, metnin tahrif edildiğinin ve milliyetçi bir yapıya büründürüldüğünün delilidir.
* Savaş Hukuku ve Soykırım Emirleri:
* Çatışma: Tevrat’ın bazı bölümlerinde, fethedilen şehirlerdeki “nefes alan her şeyin” (kadın, çocuk, bebek, hayvan) kılıçtan geçirilmesi emredilir (Tesniye, 20:16).
* İslam Alimlerinin Cevabı: İslam savaş hukukunda kadınlara, çocuklara, din adamlarına ve ağaçlara dokunulmaz. Bebeklerin katlini emreden bir hüküm, “Rahman ve Rahim” olan Allah’tan gelemez. Bu emirler, İsrailoğullarının tarihsel öfkesinin metne yansımasıdır.

4. Akıl, İlim ve Zamanla Çatışan Hususlar
* Yaratılış Tarihi:
* Çatışma: Tevrat’taki soy kütükleri toplanarak yapılan hesaplamalara göre (Ussher kronolojisi), Adem (a.s.) ile günümüz arasında yaklaşık 6000-7000 yıllık bir süre vardır. Ancak modern jeoloji ve antropoloji, insanlığın ve dünyanın yaşının bundan çok daha eski olduğunu isbat etmiştir.
* İslam Alimlerinin Cevabı: Kur’an, yaratılış için belirli bir tarih (takvim) vermez. “Gün” (yevm) tabirini “devir/çağ” olarak kullanır (Secde Suresi, 4-5). Dolayısıyla İslam, zamanın keşifleriyle ve bilimin bulgularıyla çatışmaz; ancak Tevrat’ın harfi harfine tarihlemesi bilimle uyuşmaz.
* Hz. Nuh’un Gemisi ve Tufan:
* Çatışma: Tevrat’ta Tufan’ın tüm dünyayı kapsadığı ve her tür hayvandan birer çift alındığı anlatılır. Biyolojik çeşitlilik ve coğrafi veriler (örneğin Avustralya’daki endemik türlerin Ortadoğu’ya gelmesi), bunun küresel çapta fiziksel imkansızlığını gösterir.
* İslam Alimlerinin Cevabı: Kur’an’da Tufan’ın “kavimsel” (bölgesel) olabileceğine dair işaretler vardır (“Nuh’u kavmine gönderdik”). İslam alimlerinin bir kısmı (örneğin Elmalılı Hamdi Yazır), tufanın sadece o bölgedeki insanları (çünkü insanlık henüz yayılmamıştı) kapsadığını söyleyerek akli ve ilmi bir izah getirirler.
Ancak ekser İslam alimleri Nuh tufaninin genel olduğunu delilleriyle izah ederler.
Bu konu aşağıda ele alınmıştır.

Özet
İslam alimlerine göre Tevrat; Allah’ı insanlaştıran ifadeleriyle Tevhid inancıyla; peygamberlere iftira atan hikayeleriyle Nübüvvet kurumuyla; çifte standartlı hukuk anlayışıyla adaletle; ve hatalı kronolojisiyle bilimle çatışmaktadır. Kur’an-ı Kerim, “Müheymin” sıfatıyla Tevrat’ın içindeki bu yanılmaları düzeltir, peygamberlerin itibarını iade eder ve Allah’ın şanına yakışır bir “Uluhiyet” inancını yeniden tesis eder.

✧✧

İslam alimlerinin (müfessirler ve kelamcılar) bir kısmı, özellikle son dönemde Tufan’ın “bölgesel” olabileceği görüşünü savunsa da, tarih boyunca Cumhur-u Ulema (alimlerin çoğunluğu), Tufan’ın cihan şümul (evrensel/küresel) olduğu görüşünde birleşmiştir.
Klasik tefsirlerde (Taberi, İbn Kesir, Fahreddin Razi gibi) ve kelam kitaplarında, Tufan’ın bütün yeryüzünü kapladığına dair getirilen naklî (ayete dayalı) ve aklî (mantıksal) deliller şunlardır:

1. “Yeryüzü” (El-Arz) İfadesinin Mutlaklığı
Kur’an-ı Kerim’de Tufan anlatılırken kullanılan ifadeler geneldir.
Hud Suresi 44. ayette “Ey yer (Arz), suyunu yut!” emri verilir. Alimler, buradaki “Arz” kelimesinin, herhangi bir bölgeyle sınırlandırılmadığını (tahsis edilmediğini), “Lâm-ı tarif” (belirlilik takısı) ile bütün yeryüzünü kastettiğini belirtirler. Eğer sadece bir bölge olsaydı, “Ey Mezopotamya toprakları” veya “Ey Nuh’un kavminin olduğu yer” gibi bir kayıt olması gerekirdi derler.

2. Hz. Nuh’un “Yeryüzünde Kâfir Bırakma” Duası
Tufan’ın küresel olduğuna dair en güçlü isbatlardan biri, Hz. Nuh’un şu bedduasıdır:
> “Nuh dedi ki: Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!” (Nuh Suresi, 26)
>
Müfessirlere göre, eğer Tufan bölgesel olsaydı ve dünyanın diğer ucundaki (mesela Amerika veya Asya’nın doğusundaki) kâfirler hayatta kalsaydı, bu dua kabul olmamış sayılırdı. Allah (c.c.) bu duayı kabul ettiğine göre, helakın bütün yeryüzündeki inkarcıları kapsaması gerekir. Bu da suyun her yeri kaplamasını zorunlu kılar.

3. “Adem-i Sani” (İkinci Adem) Olarak Hz. Nuh
İslam düşünce tarihinde ve hadis rivayetlerinde Hz. Nuh, “İkinci Adem” olarak bilinir. Saffat Suresi’ndeki şu ayet bu görüşün temelini oluşturur:
> “Ve onun (Nuh’un) soyunu, (yeryüzünde) baki kalanlar kıldık.” (Saffat Suresi, 77)
>
Bu ayet, Tufan’dan sonra yeryüzünde yaşayan herkesin Hz. Nuh’un soyundan geldiğini ifade eder (Zürriyet-i Nuh). Eğer Tufan bölgesel olsaydı, bölge dışındaki insanların soyları da devam edecekti ve bugünkü insanlık sadece Nuh’un (a.s.) değil, diğerlerinin de torunları olacaktı. Alimler, “baki kalanlar” ifadesinin, insan neslinin sadece gemidekilerden devam ettiğini gösterdiğini savunur.

4. Hayvanların Çiftler Halinde Gemiye Alınması
Akıl ve mantık çerçevesinde değerlendirildiğinde; eğer felaket bölgesel olsaydı, hayvan türlerinin gemiye alınmasına gerek kalmazdı. Hz. Nuh ve inananlar, hayvanları almadan başka bir bölgeye hicret edebilirlerdi. Tufan bitince hayvanlar diğer bölgelerden tekrar o bölgeye gelebilirdi.
Kur’an’ın “Her şeyden (her hayvandan) birer çifti içine koy” (Hud, 40) emri, bu türlerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını gösterir. Bu tehlike ancak felaketin bütün dünyayı, dağların tepelerine kadar kaplamasıyla mümkündür.

5. Dağların Sular Altında Kalması ve Oğlunun Akıbeti
Tufan esnasında Hz. Nuh ile oğlu arasında geçen diyalog, suların yüksekliğini tasvir eder. Oğlu, “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” der. Hz. Nuh ise “Bugün Allah’ın emrinden (azabından) koruyacak hiçbir şey yoktur” cevabını verir (Hud, 43).
Alimler der ki: Sular en yüksek dağları bile aştı ki, dağa sığınmak bir kurtuluş olmadı. Eğer bölgesel bir sel olsaydı, dağların zirveleri kurtuluş noktası olurdu. Geminin Cudi Dağı’na (yüksek bir mevkiye) oturması da suların ne kadar yükseldiğinin delilidir.

6. Fosil Kalıntıları ve Jeolojik İzler (Klasik Yorum)
Eski dönem İslam alimlerinin bir kısmı, dağların zirvelerinde bulunan deniz canlılarına ait fosilleri ve deniz kabuklarını, Tufan’ın suyunun oralara kadar çıktığının zahiri bir delili olarak görmüşlerdir. (Modern jeoloji bunu levha hareketleriyle açıklasa da, klasik literatürde bu bir delil olarak kullanılmıştır).

Özet
Tufan’ın küresel olduğunu savunan İslam alimleri; “Arz” kelimesinin bütün dünyayı ifade etmesini, Hz. Nuh’un “yeryüzünde kâfir bırakma” duasını, insanlığın sadece Nuh’un soyundan devam ettiğini bildiren ayeti ve dağların bile sular altında kalmasını temel delil olarak sunarlar. Onlara göre Tufan, küfrün yeryüzünden tamamen temizlenmesi ve insanlığın Hz. Nuh ile “Bismillah” diyerek yeniden, tevhid üzere başlaması için gerçekleşmiş külli bir arınma operasyonudur.
Konuyla İlgili Ayetler ( Meali)
* Hud Suresi, 40. Ayet: “Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup fışkırınca) Nuh’a: ‘Her şeyden (hayvanlardan) ikişer çift, ve aleyhine hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve iman edenleri gemiye yükle’ dedik…”
* Hud Suresi, 44. Ayet: “Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu’ denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cudi’ye oturdu…”
* Saffat Suresi, 77. Ayet: “Biz, yalnız onun (Nuh’un) soyunu kalıcı kıldık.”
* Kamer Suresi, 11-12. Ayet: “Biz de boşalan su ile göğün kapılarını açtık. Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.”

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
19/11/2025

 

 

Loading

No ResponsesKasım 20th, 2025